Baksı Müzesi 2024 Sergi Sezonunu "GEL ZAMAN GİT ZAMAN"la açıyor !

Müze Ana Binada yer alacak sergi, Mayıs ayından itibaren bir yıl süreyle ziyarete açılacak.
Baksı Müzesi, üst sanat - alt sanat hiyerarşi tanımlamalarına karşın ard zamanlılığın gerçekçi bir perspektif oluşturduğunu savunuyor. Bu nedenle insanın yaratıcı eylemlerinin tümünü çağ , teknoloji ve anlayış farketmeksizin kapsamına alıyor. Sergide insanın yaratıcı çabasıyla kendini anlattığı örnekler çatışmasız bir biçimde sanatseverlere ulaşıyor.

2024 yılında Depo Müzede izlenebilecek kolleksiyonlar
Bitmeyen Zaman Saatleri (Hapishane İşleri)
Yerel Dokumalar 
Yerel Çömlekler
Kadife Duvar Halıları
Çağdaş Sanat ve Halk Resimleri Örnekler Bölümü (Yazı Resimler, Şahmaranlar, Boyama Resimller)
Maske Serisi
Kökler Yerleştirme 

VUSLAT "EMANET"

Baksı Müzesi, Vuslat’ın müzenin bünyesindeki ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyor. Emanet, sanatçının kendi köklerine geri döndüğü topraklardaki bu yeni kişisel sergisi için hazırladığı eserler çevresinde kavramı irdeliyor ve kavramın günümüze getirdikleri üzerine odaklanıyor. Heykel ve desen çalışmaları etrafında şekillenen serginin temel konusu tek başına “form” olgusu değil, daha çok bir malzemenin ve belirli formların ilettiği “dinamik güçler.” Çalışmalarında her zaman farklı enerjileri harekete geçiren sanatçı, bu sergi aracılığıyla eserler ve mekan; eserler ve insanlar; eserler ve onları etkileyen anlatılar arasında bir akış, bir ilişki ve bir bağ yaratmayı amaçlıyor. Vuslat’ın bu sergisi onun çalışma disiplininin ve düşünce akışının en güzel örneği olarak görülebilir. Eserler kaynağını ilk aşamada müzenin yer aldığı bölgeden alıyor. Müzenin konumu, doğal özellikleriyle -topografyası, ırmağı, bitkileri, tarihin izleri ve gelenekleri- sanatçının zihnine girerek eserlerine yön veriyor. Sergi mekanının merkezinde konumlanan eser,

 

Yaşamın Göbek Bağı; nehrin akışından, bir yaşam taşıyıcısı olarak “su”dan, doğuyor; desenler ise bölgedeki rüzgarın enerjisinden besleniyor; Bayburt'un yerel taşlarından yapılmış kaideler üzerinde yerleştirilen sığır kuyruğu bitkilerinden yaratılan eserler şifa olgusunu esas alıyor; kilden heykellerin kökenini ise toprak veriyor. Mekana özgülük, doğaya dikkat, benlik ve kimlik oluşturan unsurların farkındalığı ve “birliğin” olanaklarına çok cömert bir yaklaşım; bu enstelasyonun temelini oluşturuyor. Her eser ve unsur birbirinden bağımsız var olabilse de; bütünlük, eserlerin birlikteliğinden doğan “bir” olma olgusu ile önem kazanıyor. Vuslat, kendimizi dinleyebileceğimiz; hem atalarımızın bize emanet ettiklerini hem de daha iyi bir gelecek yaratmak için bu emanete neler katabileceğimizi düşünebileceğimiz bir sanat ortamı yaratmaya kendini adıyor.

 

Bu bağlamda; müzedeki çalışma ortamı, kişiyi eski hikaye anlatımını yansıtmaya ve yeni hikayeleri harekete geçirmeye yönlendiriyor. Emanet kavramını kullanan “Ayağına Diken Batan Serçe” masalı, Vuslat'ın geçmişimizin çeşitliliği üzerine düşünecek bir zemin bulması için dayanak noktası olmuştur. Batılı sömürgeci düşünce yapısı, bizi yani insanlığı, doğrusal düzende sıralı bir şekilde oluşan tek bir geçmişin, tek bir bugünün ve tek bir geleceğin olduğu fantezisine bağlı kalmaya itmiştir. Ancak Doğu dünyasında kesin olarak biliyoruz ki, sadece şimdiki zaman çeşitli değildir, geçmiş de birden fazla kez farklı şekillerde yazılabilir. Nerede olduğumuzu ve kim olduğumuzu bildiren farklı geçmişler, her bir dünyanın ihtiyaçlarına daha ilgili ve daha duyarlı bir yaklaşım yaratmak için gereken gücü ve motivasyonu aldığımız doğal bir kaynak olarak görülmelidir. Vuslat'ın eserlerini -bir yerin tüm hikayelerini içinde barındıran- bir kütüphane olarak; geçmişin düşüncelerinden ve doğanın çağrışımlarından bize/insalara aktarılanları almak için zihinlerimizin ve bedenlerimizin harekete geçirildiği bir egzersiz alanı yaratan bir ritüel olarak; topluluk içinde kendimizi konumlandıracağımız ve oradan diğerlerine hitap edeceğimiz bir başlangıç noktası olarak; günlük hayatlarımızla farklı bir ilhamla yüzleşmemiz için bize cesaret veren kucaklayıcı bir deneyim olarak görmek gerekir. Onun ellerinde sanat, bir teyakkuz alanıdır. Onun için sanat, içinde yaşadığımız zamanın dönüştürülebilmesine olanak sağlayabilmemiz için ruhlarımıza yardım eder.

     

Vuslat, İstanbul, Türkiye'de yaşayan, kendini yetiştirmiş bir sanatçıdır. Sanat pratiği, öncelikle heykel sanatına odaklanmakta ve doğa, ruhsallık ve doğu felsefesinden beslenmektedir. Sanatçı, günümüzde git gide öngörülmesi zorlaşan, geçici ve birbirine bağımlı hale gelen dünya oşullarında; bireylerin kendileri, birbirleri ve doğayla kurdukları bağları incelemekte ve biçimleri aracılığıyla görünen ve görünmeyen, organik ve inorganik, kişisel ve toplumsal arasındaki dinamikleri keşfetmektedir. Sanatçı, on beş yılı aşkın sanat çalışmaları aracılığı ile edindiği deneyimininin sonucu olan ilk kişisel sergisi “Sessizlik” 'i 2022 yılında Londra'daki Pi Artworks Galerisi'nde Chus Martinez'in küratörlüğünde gerçekleştirmiştir.



VUSLAT EMANET
VUSLAT EMANET
VUSLAT EMANET

GÖZLEMEVİ

Baksı Müzesi Ana Bina’nın dördüncü sergisi sanatçı Osman Dinç’in “Gözlemevi” Sergisi Aralık ayına kadar gezilebilecek. 

 

Uçsuz bucaksız bir coğrafyada Çoruh Nehri’nin kıyısında yer alan Baksı Müzesi’nin yüksekliği, coğrafyaya hakimiyeti, sanatçı Osman Dinç’te “Rasathane”yi çağrıştırıyor ve serginin adında kelimenin Türkçe karşılığı olan Gözlemevi’nde karar kılınıyor. Serginin temelleri bundan dört yıl önce CI’da yer alan Baksı Müzesi standında atılıyor ve Hüsamettin Koçan’ın daveti ile Osman Dinç’in “Gözlemevi” sergisi o görüşmenin ardından 22 Haziran’da Baksı Müzesi Ana binanın dördüncü sergisi olarak tarihe not düşülüyor.  Sanatçı Osman Dinç’in demir, pirinç, bronz ve camdan ürettiği heykellerinin yer aldığı Gözlemevi Sergisi, Aralık ayına kadar Baksı Müzesi’nde sergilenecek. 

 

Gözlemevi sergisi ile ilgili açıklamalarda bulunan Hüsamettin Koçan: “Osman Dinç, önemli bir sanatçı ve önemli bir düşünür. Yalın formlarla derin anlamların peşindedir. Sessizliğin filozofu olarak tanımlayabileceğim Osman’ın sanatı, insanı çok katmanlı çağrışımlarla yüz yüze getiriyor. Baksı Müzesi’nde açtığı Gözlemevi Sergisi bu çok anlamlı sessizliğin önemli bir gösterimidir.  Baksı Müzesi Ana Bina’da gerçekleştirdiği bu 4. Sergi Gözlemevi üst başlığını taşıyor. Daha önce Hüsamettin Koçan “Ayağımdaki Diken” Sergisi (2017), Alev Ebuzziya “Toprak” Sergisi (2018), Nuri Bilge Ceylan “Nuri Bilge Ceylan Baksı’da” Sergisi (2019), Şakir Gökçebağ “Aşina” Sergisi (2020) ve Osman Dinç’in “Gözlemevi” Sergisi Baksı’da 2022 yılını onurlandırıyor. Artık dünya kültür haritasında söz sahibi olan bu sanatçılar Baksı’da köklü bir geleneğin temellerini attılar. Kendilerine ve bu sergilerin gerçekleşmesi için katkı veren kişi ve kurumlara çok şey borçluyuz. “Gözlemevi” Baksı’nın uçsuz bucaksız coğrafyasında gerçekten geçmişe ve geleceğe bakan bir atmosfer ve destansı bir ortam yaratıyor. Böylece de izleyicide yeni anlam arayışlarına neden oluyor. Gözlemevi ile yaratılmış olan estetik ruh, geçmişi olduğu kadar geleceği de gözlemin merkezine koyarak izleyiciyi selamlıyor ve Baksı Müzesi için gerçek anlamda çok değerli bir ölçü oluşturuyor.” sözlerine yer verdi. 

 

Sanatçı Osman Dinç, “Gözlemevi” heykel sergisi ile ilgili yaptığı açıklamada: “Sergi için seçilen o “dağ başı”, o yükseklik, benim için bir “rasathane” gibi. Bu yüzden serginin adı önce “Rasathane” olsun dedik, ama tercihimizi kelimenin Türkçesinden yana yapıp “Gözlemevi”nde karar kıldık. Sonuçta gözlemevi kelimesi daha geniş bir anlama sahip. Etrafımızda, bizi kuşatan tüm çevreye bakmış oluyoruz. Aslında, öteden beri de söylediğim gibi, insan evrende belli bir yerde olsa da bütün evren onun devamı şeklindedir. Yani, evrende her şey, birbirine tamamen bağlı şekilde gelişiyor. Bu açıdan “Gözlemevi”nin içinde yer almış olmak, benim için çok önemli bir olay. Umarım izleyiciler de sergiyi gezerken aynı hislere kapılır ve kendilerini Gözlemevi’nin içinde hissederler.” sözlerine yer verdi.

 

GÖZLEMEVİ
GÖZLEMEVİ
GÖZLEMEVİ

GÜNCEL SERGİ

MASKE / ÇAĞRIŞIMLAR

9/2020 - 5/2021


SERGİ KURULU: HÜSAMETTİN KOÇAN, FERİDE ÇELİK, BANU ÇARMIKLI, ÖZLEM YALIM
 
Pandemi hayatı ele geçirdi. Bu yaygın saldırıya karşı önlem almanın gerekliliği konusunda herkes hemfikir. Aramızdaki mesafeyi artırdık, maskelerimizin ardından iletişim kurmaya çabalıyoruz. Maskeli konuşmalar, maskeli buluşmalar, maskeli vedalar…

Maske, tarih boyunca hayatımızda var oldu.  Önce vahşi doğada kendimizi korumak, kamufle etmek için boyandık, maskelerin ardına gizlendik; sonra âyinlerde… Ve ‘koruyucu’ maske giderek davranışsal bir biçim aldı… Görüntü ve davranışların, örtücü, yanıltıcı, koruyucu gücünü keşfettik. Maskelerimiz, kimliğin temsilinde bir kurgu olarak rol üstlendi.

Bugün maske, belki de daha önce hiç olmadığı kadar gündemde, günlük yaşantımızın ta içinde… Maskenin, aynı zamanda bir kavram olarak boyutlandırılmasını, sanatçı ve tasarımcılardaki çağrışımları ile yaratıcı eyleme konu edilmesini bu yüzden arzuladık.  Bir grup sanatçı ve tasarımcıya çağrıda bulunarak, maskeyi en geniş anlamda yorumlamalarını önerdik. Böylelikle, yaşantımızda pek de olumlu nitelendirilmeyen bu nesneye ilişkin algının, farklı yorumlar ve dışavurumlar ile genleşmesini, zenginleşmesini hedefledik. “Maske / Çağrışımlar” sergisinin izleyiciler üzerinde yeni sorulara, farklı çağrışımlara yol açmasını diliyoruz.


Sergiyi incelemek için buraya tıklayınız.

 

MASKE / ÇAĞRIŞIMLAR

AŞİNA ŞAKİR GÖKÇEBAĞ

9 / 2019 - 5 / 2021 
Gökçebağ’ın “AŞİNA” isimli solo sergisi 1 Eylül 2019 ile Mayıs 2021 tarihleri arasında Baksı Müzesi’nde izlenebilecek. Gündelik yaşamın içinde, tanıdık ve alışık olduğumuz nesneleri yeni formlara dönüştürdüğü heykel ve enstalasyonları ile tanınan sanatçının Baksı Müzesi’nde açılacak olan solo sergisi, Türkiye’de açılan en kapsamlı sergisi olma özelliği taşıyor. Gökçebağ, müzede yer alacak eserlerinde, önceki işleri ile beraber bölgeye özgü doku ve nesnelerle ürettiği yeni işlerini izleyici ile buluşturacak. “AŞİNA”, bir yandan Anadolu’nun ruhuna dokunan diğer yandan da Gökçebağ’ın uzun yıllardır, yerel ve evrensel arasında dokuduğu bağı, güçlü sözlerle ortaya seren bir sergi olacak.   Şakir Gökçebağ; Heykellerinde ve enstalasyonlarında, gündelik yaşamın içinden söküp çıkardığı eşyalarla alternatif anlam düzlemleri yaratır. Gördüklerimizin arkasındakilerle kişisel bir oyun alanı yaratırken onları gündelik alışkanlıklardan arındırır. Bu bir yandan varoluşa dair mizahi bir dokunuş diğer yandan da varlıklarla kurulan yeni bir deneyim alanıdır. Gökçebağ’ın sanat üretimi içinde seçtiği nesneler, kullanım nesnesi ve hazır nesne olmanın ötesinde boya, mermer, taş, kâğıt, tuval gibi sanatçının malzemeleridir. Şakir Gökçebağ’ın nesneleri, gerçek anlamlarından koparak ama asla ilk anlamlarını unutturmayarak yeni bir forma bürünürler. Mandal, sini, duvar, süpürge, halı… Kimliklerine dair ipucunu göstererek yeni bir “şey” olurlar. Bu yeni; bir yandan soyut yahut sürreal bir bakışı işaretler öte yandan da izleyicinin sanatçının müdahalesinden sonra karşılaştığı yeni bir görme biçimine sahip çıkar.

AŞİNA ŞAKİR GÖKÇEBAĞ

NURİ BİLGE CEYLAN BAKSI'DA

Yönetmen, senarist ve fotoğraf sanatçısı Nuri Bilge Ceylan eserleriyle Baksı Müzesi’ne konuk oluyor. “Nuri Bilge Ceylan Baksı’da” adlı sergi 1 Mayıs – 25 Ağustos 2019 tarihleri arasında Baksı Müzesi’nde izlenebilecek.

 
Dirimart’ın katkılarıyla gerçekleşen ve Ceylan’ın 2003-2013 yılları arasında ürettiği fotoğraflarını Ceren Erdem küratörlüğünde bir araya getiren sergi iki bölümden oluşuyor. “Babamın Dünyası” ve “Sinemaskop Türkiye” serileri izleyiciyle buluşurken olağanüstü bir görsel şölene dönüşüyor.
 
Sergi Nuri Bilge Ceylan’ın çok yönlü ve derin dünyasının Anadolu’ya taşınması tahayyülünün bir bölümünü oluşturuyor. Bu sergi sanatçının sinema ile fotoğraf dünyası arasındaki geçişkenliliğin ve çok katmanlılığın bir kutlaması düşüncesi üzerine inşa edildi. Sanatçı yakın ilgi duyduğu kırsal dünyayı, kırsal bir alanda varolma kararlılığı taşıyan Baksı Müzesi’ne götürüyor. Bu nedenle sergi, sanatçının yapıtlarıyla kırsala olan yolculuğu olarak da değerlendirilebilir.
 
Nuri Bilge Ceylan sinemasında olduğu gibi fotoğraflarında da yaşamı bir zamanlar katmanı olarak anlatır. Bu katmanlaşma geçmişe yönelik görsel üst üstelikle geleceği besleyen bir kutlamadır. Bu anlamda sinemayla fotoğraf arasında medyum farklarından söz edilebilir. Ancak söylem bütünlüğü asla değişmez.
 
 
 
 
 
Nuri Bilge Ceylan, 1959 yılında İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra iki yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sinema eğitimi aldı. 1995 tarihli “Koza” adlı kısa filmi Cannes’de gösterildi ve Cannes Film Festivali’nde yarışma için seçilen ilk Türk kısa filmi oldu.1997'de ilk uzun metrajlı filmi olan “Kasaba”’yı, 1999’da ise otobiyografik izler de taşıyan “Mayıs Sıkıntısı”'nı çekti. 2002 tarihli “Uzak” filmi 56. Cannes Film Festivali’nin yarışmalı bölümünden Büyük Jüri Ödülü (‘Grand Prix’) ile döndü. 59. Cannes Film Festivali’nde ise “İklimler” adlı filmi ile FIPRESCI Ödülü’nü aldı. 2006’da “İklimler”, 2008’de “Üç Maymun” filmlerine imza atan Ceylan, “Üç Maymun” ile Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı. 64. Cannes Film Festivali’nde “Bir Zamanlar Anadolu'da” filmiyle Büyük Jüri Ödülü’ne layık görüldü. 67. Cannes Film Festivali'nde ise en büyük ödül olan Altın Palmiye'yi "Kış Uykusu" adlı filmiyle aldı.
Fotoğrafları gerek yurt içi gerek yurt dışında pek çok kez sergilenmiş olan Nuri Bilge Ceylan’ın “Sinemaskop Türkiye” serisi en son Ağustos 2018’de Saraybosna’da yer alan Bosna Hersek Ulusal Galerisi’nde izleyiciyle buluştu ve 24. Saraybosna Film Festivali’nde Saraybosna’nın Kalbi Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. Festival kapsamında, Ceylan’ın, “Ahlat Ağacı”, “Bir Zamanlar Anadolu’da”, “Kış Uykusu”, “Mayıs Sıkıntısı”, “Uzak”, “İklimler” ve “Kasaba” fimleri de sinemaseverlerle buluştu. Yine 2018 yılında “Ahlat Ağacı” adlı filmiyle 91. Akademi Ödülleri’nde Yabancı Dilde En İyi Film dalında Türkiye’nin adayı oldu.
2003 yılının sonunda “İklimler” filmi için mekan arayışları sırasında, askerlikten bu yana ilk kez fotoğrafçılığa geri döndü. Bu andan itibaren vaktini hem sinemaya hem de fotoğrafa ayırmaya başladı.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

TOPRAK

20 Haziran-20 Ekim 2018
Haldun Dostoğlu küratörlüğünde hazırlanan ve Alev Ebüzziya’nın modern seramik  formlarıyla geleneksel üretimin aynı çatı altında buluşması sağlayan “TOPRAK” sergisi, yaratacağı sinerjinin büyüsünü izleyiciyle paylaşıyor. Sergi, aslında burada binlerce yıldır sürüp giden toprakla boğuşma ve toprağı verimli kılma kavgasının kısa bir öyküsünü yazmaya çalışıyor.Sergide görülen Ebüzziya eserleri Kemal Servi koleksiyonundan, geleneksel çömlekler ise Baksı Müzesi ve Hüsamettin Koçan koleksiyonundan derlendi. Sanatçının neredeyse her döneminden eserlerini 2001 yılından beri büyük bir tutkuyla toplamaya çalışan Servi gibi, Koçan’ın da yerele, zanaata, geleneksel objelere olan tutkusu sayesinde oluşturduğu koleksiyon bu serginin kaynağı oldu. Alev Ebüzziya çanakları ve yerel çömleklerle birlikte, Ali Kazma’nın Ebüzziya’nın atölyesinde çekmiş olduğu “Studio Ceramist” adlı video işi de “TOPRAK” sergisinde gösterilecek.
 

TOPRAK
TOPRAK
TOPRAK
TOPRAK

Ayağımdaki
Diken

Mayıs-Kasım 2017
​Önce babamın abisi gitmiş, sonra başkaları ve ardından babam izlemiş gidiş yolunu. O anlattı, atlarla günlerce süren yolculuklarını; ben de ondan öğrendim Çetinkaya - Erzincan demiryolu yolcularının hikayelerini. Ve bu yolculuk başladığından bu güne hiç bitmedi. O nedenle yetmiş bir yıllık yaşamımda en çok gitmekle ilgili anılarım oldu. Belki de bu nedenle bir çocukluk anımı; ayağıma batan, orada yer eden, kaşınan, sonra da beni terk eden bir dikenin öyküsünü sergime başlık olarak seçtim.

Ayağımdaki 
Diken
Ayağımdaki 
Diken
Ayağımdaki 
Diken

ON

12.08.2015
Baksı Müzesi, on yıl önce, bir hayal olarak başlayıp gerçek oldu. Başlangıcından itibaren müze katılımcı ve işbirliğine dayalı bir karakter üzerine kuruldu. Her zaman bölgede yaşayanlar ile bağlantısını vurgulayan müze, yerel sanatları kendi bünyesinde birleştirmiş ve bölgedeki insanlarla birlikte projeler geliştirmiştir. ON sergisi, başlıca çağdaş Türk sanatçılarını, yerel sanat yapıtlarını ve tarihsel olduğu kadar etnoğrafik açıdan da önemli eserleri izleyiciyle buluşturmakta ve müzenin koleksiyonuna dair bir seçki sunmaktadır.
Baksı Müzesi'nin çoğulcu karakterinden dolayı, ON sergisi koleksiyonunun çok katmanlı karakterini ortaya çıkarmak için sanat ve zanaat eserlerini birbirine bağlayan bir küratör stratejisi ile oluşturuldu. Sergi, yüksek sanat ve halk sanatı, plastik sanatlarla el sanatlarının arasındaki geleneksel hiyerarşi ile aralarındaki tarihsel ve çağdaş farklılıklar yok saymaktadır. Böylece, serginin ziyaretçileri dünyamıza farklı yollardan ve açılardan bakma şansı elde etmektedir.
Marcus Graf

ON
ON
ON
ON
Miro'ya açılan heykelli yol

14.08.2014
Heykelli yollar, antik dönemden gelen bir alışkanlıkla, her zaman kentlerin ana damarı olarak algılanır ve insanları merkeze ulaştırır. Kentin merkezi, toplumun önemsediği değerleri sergiler; kahramanların, sanatçıların ya da filozofların anıtları, kentin idari binaları, tapınaklar, müzeler, tiyatrolar vb. hep bu heykelli yolların çıktığı merkezlerde yer alır. Heykelli yollar, her ne kadar insanları merkeze taşımak işlevini görürlerse de aslında bu yolların kendileri de en az merkez kadar değerlidir. Çünkü o kentin tüm kent planlamacıları, sanatçıları, tasarımcıları ve hatta yöneticileri, bu yolun merkezde bulunan şeylerle aynı değerde olması ve onlarla bir anlam bütünlüğü kurması için uğraşmışlardır. Böylece yüzyıllar sonra bugün o antik kentlere baktığımızda, merkezdeki değerler ile heykelli yolları aynı hayranlıkla seyrederiz. Bizi etkileyen şey ise bunca zamanın ardından, o dönemde önemli görülen şeylerle, onlara verilen değerin ifade edilme biçimi arasında, estetik bir uyumun yakalanabilmesidir. Baksı Müzesi, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü kazanması dolayısıyla, bir yıl boyunca ünlü Katalan sanatçı Joan Miro’nun “Femme aux Beaux Seins” adlı heykelini sergilemeyi de hak etmiş oldu. Ve işte bu süre içinde Baksı Müzesi, Miro’yu merkeze yerleştiriyor ve onun çevresinde oluşturulan bir sergi ile metaforik bir heykelli yolu da inşa ediyor.
Emre Zeytinoğlu

Miro'ya Açılan Heykelli Yol
Miro'ya Açılan Heykelli Yol
Miro'ya Açılan Heykelli Yol
Miro'ya Açılan Heykelli Yol
Miro'ya Açılan Heykelli Yol
Mesafe Ve Temas

22.06.2012
“Mesafe ve Temas” dört ana bölümden oluşuyor. Serginin tasarım bölümü Faruk Malhan, moda bölümü Arzu Kaprol, yemek kültürü bölümü Engin Akın, sanat bölümü ise, aynı zamanda serginin genel çerçevesini de belirleyen Fırat Arapoğlu, Mürteza Fidan ve Kurucu Koçanoğlu tarafından hazırlandı. Projenin etkinlik danışmanlığını Ayşegül Sönmez, Emre Zeytinoğlu ve Hüsamettin Koçan üstlendi. “Mesafe ve Temas”, yöreden büyük kentlere yaşanan göçler ve bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan kültürel kopuşlar nedeniyle oluşan mesafeyi bir buluşmaya dönüştürebilmeyi amaçlıyor. Bu tema çerçevesinde yerel ve çağdaş birikimleri biraraya getirmek, bölge için üretim ve istihdam olanaklarını yenilemek ve çoğaltmak da projenin kazanımları arasında yer alıyor. Tüm bu süreçte hedef, Bayburt’un köyleri ve kasabalarındaki üretim ve istihdam olanaklarını yenilemek, dokumacılık, marangozluk gibi yok olan meslekleri tekrar canlandırmak. Sergi özellikle yöredeki kadınların yaratıcı ve üretici yönlerini desteklemeyi hedefliyor.
 

Mesafe ve Temas
Mesafe ve Temas
Mesafe ve Temas
Mesafe ve Temas
Mesafe ve Temas

Gelenek
ve Sanat

20.10.2010
2010 yılında düzenlenen açılış sergisinde günümüz sanatı bölümünde Ali Kazma, Alp Sime, Aslımay Altay, Ayşen Urfalıoğlu, Aziz Sarıyer, Beril Anılanmert, Burak Bedenlier, Esma Paçal Turam, Gülay Semercioğlu, Güler Güngör, Hüsamettin Koçan, Kurucu Koçanoğlu, Murat Morova, Mürteza Fidan, Nermin Er,Ramazan Bayrakoğlu, Suzi Hug Levi, Şakir Gökçebağ, Tuğrul Selçuk, Zafer Mintaş’ın işleri yer aldı. Bu sanatçılar “gelenek ve sanat” olgusundan yola çıkarak yapıtlarını resim, heykel, video, yerleştirme gibi geniş bir yelpazede gerçekleştirdi. Asma Kat Galeri’de moda tasarımcısı Özlem Süer’in ehram kumaşından tasarladığı giysiler "Çağrışımlar 9" adı altında sergilendi.

Gelenek 
ve Sanat
Gelenek 
ve Sanat
Gelenek 
ve Sanat
Gelenek 
ve Sanat
Gelenek 
ve Sanat
Gelenek 
ve Sanat

Şaman
Güncesi

16 Mart - 3 Nisan 2004
Farklı kuşaklardan 123 sanatçının katılımı ile gerçekleşen “Şaman Güncesi” sergisi, Baksı Müzesi’nin kuruluşuna önemli katkı sağlayan sanatçı etkinliklerinin başında geliyor. “Baksı Müzesi” projesine ilk inanan ve destek verenler sanatçılar oldu. Müzenin inşası sırasında karşılaşılan zorluklar, sanatçıların destekleriyle aşıldı. İmkânlar tükendiğinde, sanatçılar projenin gecikmesine razı olmadılar ve her seferinde “Biz de varız” dediler. “Şaman Güncesi” sergisi böyle doğdu… Sergi, hem bölgeye hem de sanat ve sanatçının tılsımlı varoluşuna ilişkin yeni önermeleri de beraberinde getirdi.

Şaman 
Güncesi
Şaman 
Güncesi
Şaman 
Güncesi
Şaman 
Güncesi
Şaman 
Güncesi

Tılsımlı
Eller 2

14 Aralık - 7 Ocak 2003 
Çağdaş Türk resminin önde gelen sanatçıların katılımları ile düzenlenen “Tılsımlı Eller 2” sergisi Baksı Müzesi kompleksinin kuruluşuna katkı amacıyla üretilen özgün baskı yapıtlarından oluşan özel bir koleksiyon. 19 sanatçının katkısıyla, iki seri halinde 41 takım üretilen özgün baskılar, hem bir koleksiyon oluşturuyor, hem de bu koleksiyonu edinen sanatseverlere müzeye anlamlı bir katkıda bulunma olanağı sağlıyor.

Tılsımlı 
Eller 2
Tılsımlı 
Eller 2
Tılsımlı 
Eller 2
Tılsımlı 
Eller 2

Tılsımlı
Eller

2000 yılında hazırlıklarına başlanan Baksı Müzesi, 2002 yılında Bilgi Üniversitesi’nin sanat mekanı Bilgi Atölye 111’de kamuoyuna duyuruldu. Hüsamettin Koçan’ın özgün baskı yapıtlarından oluşan “Tılsımlı Eller“ dosyaları Müzeye katkıda bulunmayı amaçlıyordu.

Tılsımlı 
Eller
Tılsımlı 
Eller
Tılsımlı 
Eller
Tılsımlı 
Eller
Tılsımlı 
Eller