Heykelli yollar, antik dönemden gelen bir alışkanlıkla, her zaman kentlerin ana damarı olarak algılanır ve insanları merkeze ulaştırır. Kentin merkezi, toplumun önemsediği değerleri sergiler; kahramanların, sanatçıların ya da filozofların anıtları, kentin idari binaları, tapınaklar, müzeler, tiyatrolar vb. hep bu heykelli yolların çıktığı merkezlerde yer alır. Heykelli yollar, her ne kadar insanları merkeze taşımak işlevini görürlerse de aslında bu yolların kendileri de en az merkez kadar değerlidir. Çünkü o kentin tüm kent planlamacıları, sanatçıları, tasarımcıları ve hatta yöneticileri, bu yolun merkezde bulunan şeylerle aynı değerde olması ve onlarla bir anlam bütünlüğü kurması için uğraşmışlardır. Böylece yüzyıllar sonra bugün o antik kentlere baktığımızda, merkezdeki değerler ile heykelli yolları aynı hayranlıkla seyrederiz. Bizi etkileyen şey ise bunca zamanın ardından, o dönemde önemli görülen şeylerle, onlara verilen değerin ifade edilme biçimi arasında, estetik bir uyumun yakalanabilmesidir. Baksı Müzesi, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü kazanması dolayısıyla, bir yıl boyunca ünlü Katalan sanatçı Joan Miro’nun “Femme aux Beaux Seins” adlı heykelini sergilemeyi de hak etmiş oldu. Ve işte bu süre içinde Baksı Müzesi, Miro’yu merkeze yerleştiriyor ve onun çevresinde oluşturulan bir sergi ile metaforik bir heykelli yolu da inşa ediyor.
Emre Zeytinoğlu